İngilizce de gelecek üç şekilde ifade edilir:
Non-action verbs tell about states of mind or senses. They do not express physical action.
to think
, to look
, and to understand
.“Whoever has my commands and keeps them is the one who loves me. The one who loves me will be loved
by my Lord, and I too will love
them and going to show
myself to them.” (John 14:21)
“Kim buyruklarımı bilir ve yerine getirirse, işte beni seven odur. Beni seveni Rabbimi de sevebilir. Ben de onu sevebilirim ve kendimi ona gösterebilirim.“ (Yuhanna 14:21 Turkish)
“No one can serve two masters. Either you will hate
the one and love the other, or you will be devoted to
the one and despise the other. You cannot serve both God and money.” (Matthew 6:24)
“Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sevebilirsiniz, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görebilirsiniz. Siz hem Tanrıya, hem de paraya kulluk edemezsiniz.” (Matthew 6:24 Turkish)
Example: “I will think
this cat is just too cute.“ (Bu kedinin çok tatlı olduğunu tasavvur edebilirim.)
You think you can control your brain? Really?
Well, can you control:
…what you believe? …what you understand? …what you know? …who you know?
When we believe something — that’s it, right? We can’t “unbelieve” it. It’s the same with “understand” and “know.”
What about the things we can control with our brain?
You can not control your existence or the existence of a thing. (Varlığınızı veya bir şeyin varlığını kontrol edemezsiniz.)
So that works for people: Non-action verbs; be
, have
, consist
, contain
, include
, weigh
, measure
“He will be
a doctor.“ (O bir doktor olabilir.)
And that’s also why “have” is a non-action verb — you have no control over what you have.
“I will have
the most beautiful guitar in the world!“ (Dünyanın en güzel gitarına sahip olabilirim!)
“The whole band will consist of
young women.“ (Grubun tamamı genç kadınlardan oluşacak.)
The news paper will contain
thoughts as well as research information about the position/occupation they seek to fill in the future. (Gazete, gelecekte doldurmaya çalıştıkları pozisyon/mesleğe ilişkin araştırma bilgilerinin yanı sıra düşüncelerini de içerecektir.)
“Behemoth will weigh
more than 4 tons.“ (Dev yaratık 4 tondan fazla ağırlığa sahip olabilir.)
Non-action verb | Action verb |
---|---|
see v. bakmak |
look at v. gözden geçirmek |
hear v. işitmek |
listen to v. kulak vermek |
Example: “Ice will feel
cold.“ (Buz soğuk hissettirebilir.)
Example: “I will think
it.“ (Bunu düşünebilirim)
Example: “It will look
awful.” (Son derece etkileyici görünebilir)
Non-action verb | Action verb |
---|---|
think v. tasavvur etmek |
think of v. (bir şey yapmayı) aklından geçirmek |
Vocabulary: | think of 1. To consider something; to have something as a possible plan or idea. |
Example: “I’m thinking of dying
my hair pink—is that too extreme?“ (Saçımı pembeye boyamayı düşünebilirim - bu çok mu aşırı?)
Vocabulary: | think about - have on one’s mind, think about actively; (aklında olsun, aktif olarak düşün;) |
Example: “I’m thinking about
my friends abroad“ (“Yurt dışındaki arkadaşlarımı düşünebilirim” )
Example: I am thinking of
a cute cat. (Sevimli bir kedi “düşünebilirim”.)
Example: “I’m looking at
your report.” (Raporuna bakabilirim.)
Example: They are taking
a boat trip to Antarctica. (Antarktika’ya bir tekne turu yapabilirler.)
Example: “A moment later the ball is rolling
in the goal.” (Bir an sonra top kaleye yuvarlanabilir.)
Example: “She is walking in the garden.” (Bahçede yürüyebilir.)
Example: These features of the seals’ whiskers are going to even allow
them to track their prey at distances close to 200 meters. (Fokların bıyıklarının bu özellikleri, avlarını 200 metreye yakın mesafelerden takip etmelerine bile olanak sağlayabilir.)
Foklar, işitme ve görme gibi duyu organlarını kullanamadıkları ortamlarda avlarını, balıkların su içinde yol alırken geride bıraktıkları çalkantılı izleri takip ederek bulmaktadırlar. Fokların bu özellikleri, bıyıklarının 200 metreye yakın mesafelerdeki avlarını bile takip etmeye olanak sağladığını göstermektedir. Fokların bütün bu özelliklerden haberdar olması ve bunları nasıl kullanacaklarını bilmeleri, Allah’ın ilhamıyla hareket eden canlılar olduklarının delillerindendir.
Example: “The ball is going to roll
slowly into the goal.” (Top yavaş yavaş kaleye yuvarlanbilir.)
Example: “Then they is going into the house.” (Sonra evin içine girebilirler.)
In other instances, could is a modal verb used to denote possibility. It is also used for some conditional present and future tenses of can. could is expressing possibility: things that could have been true or things that could yet come true. However, it can also be used as a less definite or conditional form of can, referring to the present or future.
Could
I ask you something? (More polite than Can I… ?) (Bir şey sorabilir miyim? (Benden daha kibar olabilir miyim…?)
What shall we do this evening? ~ We could
go and see a film. (Bu akşam ne yapacağız? ~ Gidip bir film izleyebiliriz.)
I could
get a better job if I spoke French. (= 1 would be able to …) (Fransızca konuşsaydım daha iyi bir iş bulabilirdim. (= 1 mümkün olabilirdi …)
You could
have gone to the park with your friends if you had finished your homework on time.
Over the next three days, temperatures could
reach the low 20s in Washington, posing one last crucial test for the buds.
Sources: